ŞARKİYATÇILIK VEYA ORYANTALİZM
İslam
dünyasını önce çökertmek ,sonra onu
kendi emellerine göre yeniden kurmak ve onun efendisi olmak için Batılılar’ın
yürüttüğü tüm çalışmalara
şarkiyatçılık veya oryantalizm, şarkiyatçılara da sömürgeciliğin
keşif kolu diyoruz.
Tüm İslam ülkelerini ve hatta tüm doğu’yu politik, sosyolojik, askeri,dini,ideolojik,
ilmi estetik ve fikri bakımdan yönetmek
iddiasıyla kurumlaşan oryantalizm
,misyoner mektepleri vasıtasıyla Türkiye’nin
seçkinlerini büyük oranda ele geçirmiş, bizim çocuklarımızı alıp, arzu ettiği
aydın tipini yetiştirmiştir.
Keşif kolundan Lois Massignon bizi tarif ederken diyor ki :
Onların her şeylerini tahrip
ettik. Felsefeleri, dinleri mahvoldu. Artık hiçbir şeye inanmıyorlar, derin bir
boşluğa düştüler. Anarşi ve intihar için olgun bir hale geldiler.
Massignon’un ifadeleri bazı
okuyucularımız tarafından abartılı bulunabilir. Fakat tarifin gelenekçi halk kitlelerinden
çok aydınları ve devlet bürokrasisini kapsadığı hatırlanırsa bu ünlü
oryantaliste hak vermemek mümkün değildir.
Gerçektende batı ile özdeşleşmeye
ve sadece devletin sosyal, siyasi, iktisadi ve hukuki nizamını değil, ayni
zamanda milletin kültürel kurumlarını da batı ile özdeşleştirmeye çalışan ve
adeta müstemleke bürokrasisine benzer bir aydın takımı vardır Türkiye’de .
Sanki
sömürgeciliğin keşif kolu tarafından yönetilen bir medya vardır. Bunlar
misyoner mekteplerde Batı uygarlığının bütün uygarlıklardan üstün olduğunu
inandırıldıkları için Türk Milleti’nin dinine, diline, musikisine, edebiyatına,
estetik ve moral değerlerine esasen
saygı duymazlar.
Batı’nın bütün değerlerini Türk
milletine kabul ettirmek için programlandırıldıklarından dolayı kendi kültür ve tarihlerinden nefret
ederler. Onlar için Türk’e özgü her şey “Alaturka”dır yani çağdışı veya kaba!
Amerikalılar Müslümanları Hırıstiyanlaştırmanın
imkansızlığını erken kavradıklarından
Osmanlı mozağiğini parçalamak amacıyla
gönderildikleri için İslamlardan çok Hırıstiyan azınlıklarıyla
ilgilenmiş ,özelliklede Balkanlarda Bulgarlar,Asya’da Ermenilerle meşgul
olmuşlardır.
İngiliz gizli belgeleri ise bir yazışmada şöyle diyor:
Amerikan Protestanlarına
göre Müslümanlar kafirdir, bu yüzden
onların aleyhine sistemli propaganda
yapıp,insan kasabı olduklarını yayıyorlardı. Ermenilere ise suni olarak
evliyalık payesi veriyorlardı. Misyonerler
tamamıyla din tesirinde kalarak Ermenileri Müslümanlara karşı
hazırladılar.,dinamit yapmayı öğrettiler ve her fırsatta onları İslamlar’a
karşı kullandılar.
OKULLAR-KİLİSELER YARDIM KURUMLARI
1819 ‘da Levi
Parsons istanbulda eğitildikten
sonra Arapların arasına sarıverildi
Bu Levi Parsons’la Pling Fıssk Suriye Misyonu’nun kurucusu oldular.Fakat merkez arzu edildiği
gibi Kudüs değil Beyrut’tu .
28 Temuz1824 ‘te faaliyete başlayan Okulun baş öğretmeni
Tannus el Haddad adında bir hırıstiyan araptı.1860 da sadece Lübnan topraklarında ki Amerikan
okullarının sayısı 33’ü buldu.bir okadar da kilise, hastane , yetimhane
açtılar.
1886’da Amerikan Bord tarafından Beyrut
AmerikanÜniversitesi açıldı Üniversitenin başına getirilen Dr.Daniel açılış
töreninde diyorki:
Dostlarım ,bugün tarih yazıyoruz .Bu
Okul bir dünya kuracaktır.Paul’un meşhur deyimiyle ,ben tohumlarını
attım,Apostol suladı,biz de mahsulü alacağız.
Alacağı mahsül arap milliyetciliğiydi
,arap diline ,arap edebiyatına önem verdiler
Eğitim dili siyasi hedefe uygun
olarak başlangıçta Arapçaydı.Robert Kolej ,Bulgar ihtilalini tezgahlarken
,Beyrut Amerikan Protestan koleji arap bölücü hareketinin liderlerini
yetiştiriyordu.
Bu okul arap dünyasını Osmalı’dan
koparmak sonra da kendi aralarında
bölmek amacını gütmüştür.
Asıl İsmi İncil Medreseleri Külliyesi
olan fakat Osmanlı Hükümeti’nden Tıbbiye olarak ruhsatname alan bu
misyoner gurubu Hama , Humus, Sayda , Suk
el garp, Trablusşam gibi şehirlerde lise düzeyinde şubeler açmıştı.Fakat
ünüversitenin temel öğrenci kaynağı Halep Amerikan Koleji’ydi .
Üniversite’ye saydığımız bütün bu
illerdeki Ermeni ve Arap çocuklarıyla birlikte Irak ,Ürdün
,Sudan,Endenozya,Hicaz Hindistan’dan bile öğrenci alınıyordu.Böylece İslam
Dünyası’nın yetenekli zengin çocukları Osmanlı Devletine karşı kışkırtılıyordu.
Bu okulun hangi din mezhepten olursa
olsun öğrencileri kilisede ibadete
zorladığı bilinmektedir. 1908 de öğrenciler
bu yüzden ayaklandılar o sene
kiliseye gitmediler 1909 yılında kiliseye devam etmeyen öğrencilerin okula
alınmayacağını bldirdi.
OSMANLI DEVLETİNİN
SON YÜZYILLARINDA ARAP ASILLI AYDINLAR
Abdulhamid’in
İslamcılık siyaseti çerçevesinde
gerçekleştirdiği bir icraatı da 1885’ de İstanbul’da Aşiret mektebi açmasıdır.
Maksadı arap “reislerinin ve ağalarının çocuklarını Osmanlı
kültürüyle yetiştirerek devlete ve saltanata bağlamak’tı . Bu okulu bitirenler 1889’da
harbiye ve 1896’da Mülkiye mekteplerinde
açılan özel sınıflara alındılar . Mülkiye özel sınıfından 1906-1907 yılında 167 öğrenci mezun olmuştur.
Osmanlı
Devleti’nin son döneminde Araplar “
kavm-i necip –i Arab” ( soyu sopu temiz,nesli pak olan arap
)olarak itibar görmekteydi. Buna rağmen Arab milliyetciliğinin gelişmesini önlemek mümkün olmadı.
Osmanlının
okuttuğu bu 167 “ kavm-i necip –i Arab
aslına rücu etti :
Nitekim Ünlü İslam düşünürü Cemaleddin Afgani ‘nin etkisinde kalan Mısırlı Muhammed
Abduh (öl.1905) ve Reşid R ıza (öl:1935)
ile Suriyeli Abdurrahman Kavakibi (öl:1902)
“Vahdet-i İslam” taraftarı
olmakla birlikte ,Arap milliyetciliğinin temellerini atmışlardır..
Kavakibi 1898’de Mısır’a sürgün gidişi ardından
Osmanlı hilafetini reddederek bu
kurumun arablara ait olduğunu ileri sürmüştür.Lübnanlı Hırıstiyan Necip Azuri ise 1905’te Paris’te
yayımladığı “Le reveil de la Nation arabe başlıklı eserinde” Arab
bağımsızlığını açıkca savunan ilk
Hıristiyan arab olmuştur.
Abdülhamid’in baskıcı siyasetine tepki 1890 ‘lı yıllarda Genç türk muhalefetinden gelmiştir.
Türkler,Arnavutlar ,Rumlar,Ermeniler ,ve Bulgarlar yanında Arapların yurt içi
ve dışında gizlice teşkilatlanmaları
sonucunda Padişah ,1908 temuz’unda Meşrutiyet’i yeniden ilan etmek zorunda
kaldı .Seçimler yapıldı ve aralıkta
Mebusan meclisi çalışmalarına başlandı .260-280-mebusun 60 kadarı
araptı.
Çok geçmeden
Meclis’te Kuvvetli bir Arab muhalefeti
belirdi. Hareketin Başlıca önderi Basra Mebusu Seyyid Talip İdi .Meşrutiyetin ilanından sonra gizli Arab cemiyetleri kurulmuş olup ,bunların en önemlisi 1909
kasımında Paris’de Arab öğrencilerin tesis ettiği EL FATTAT ‘dır. Bu Cemiyetin Ordudaki kolu AL-KAHTANİYA da 1913 Ekim’inde
Aziz Ali Mısri Tarafından İstanbul’da
faaliyete geçmiştir. Ilımlı Arab milliyetcileri de 1912’de kahire’de
HİZB AL-LAMARKAZİYA Cemiyet’ini kurdular
Bu siyasi
topluluğunun gayesi Arab vilayetlerinde gerçekleştirilecek ıslahatın esasları tartışılarak kabul edildi ; fakat ittihad ve terakki temsilcileriyle başlatılan
görüşmelerinde anlaşmaya varılamayınca
,Eylül’de görüşmeler kesildi.Bundan sonra Arab
davasını savunmak Seyyid Talib
ve benzeri aşırı milliyetcilere
kaldı:
Bilindiği
gibi genç Türklerin İttihad ve
terakki Cemiyeti II meşrutiyet’in ilanı
ardından devleti önce dolaylı ,1913
Haziran’ından itibaren doğrudan yönetmekteydi .İttihatcılar Arapların
desteğini sağlamak maksadıyla Mısırlı Said Halim Paşa’yı
Sadrazamlığa getirdilerse de
bunun bir faydası olmadı .
1914
Kasımı’ında Osmanlı Devlet’nin I.Dünya
savaşı’na Almanya ve müttefikleri safında katılması üzerine ,İngilizlerin tahrikine kapılan Mekke
Şerifi Hüseyin 1916 Haziranında
ayaklandı .
Az öncede
,Mayıs’ta IV. Ordu kumandanı Cemal
Paşa Şam’da Arab eşrafından 21 kişiyi ve bu arada Hizb al-Lamerkeziya başkanı Abdülhamid
Zehravi’yi vatana ihanet ithamiyle idam etmişti .Bu iki olay Arab asıllı Osmanlı subaylarından pek çoğunun
düşmana katılmasına vesile oldu. Kahireli aziz Ali Mısri ,Bağdadlı Cafer
Askeri ve hemşerisi Nuri Said bunların başlıcalarıdır ki, sonraları kendi
ülkelerinde yüksek mevkilerde
bulunmuşlardır ..
Osmanlı Devleti
I. Dünya savaşı’nda yenildi ve 1918 Ekimi’nde İngiltere ve müttefikleriyle Mondros mütarekesini imzaladı .Bunun üzerine
Mülkiye ve hukuk mektepleri mezunu Arab sıllı
aydınların bazıları Araplığı tercih ettiler .Böylece Humuslu Haşim
Attasi ,Suriye vatandaşı sıfatiyle
1936’
dan itibaren dört defa Cumhurbaşkanı
oldu .Sanalı Satı al-Husri ise Arab milliyetciliğinin nazariyecisi
olarak şöhret kazandı .
Bununla birlikte Türklüğü seçen Arab asıllı
aydınlar da vardır. Askerler
arasında Musullu Albay Cevdet Bey Milli Mücadele başlarında Diyarbakır’da
13. Kolordu kumandanlığı
gibi,Cumhuriyet döneminde hakimlik
görevi üstlenmiştir. Askerlik dışı alanlarda
da Şamlı Cemil Bilsel Hukuk
Profösörlüğü ve İstanbul Üniversitesi
Rektörlüğünde bulunmuş ,Trablusşamlı
İhsan Sungu Maarif Müsteşarlığına yükselmiş ,bağdadlı Alusizadelerden Ahmet Haşim de Türk şirinde Sembolizm’in temsilcisi olmuştur.
Eserlerden Derleyen :Araştırmacı Fahrettin Saraç
a- Atatürk Kültür
Merkezi Başkanlığı Yayınları
Ortadoğu’da Osmanlı Dönemi
Külür İzleri Uluslar arası Bilgi
şöleni Bildirileri.
25-27 Ekim 2000,Hatay 28 ekim
2000.İskenderun .Cilt I.
b-Necdet sevinç’li eserinden
alıntılar. 3 baskı Milenyum yayınları
c-( Erol ulubelen-İngiliz gizli belgelerinde
Türkiye1967)
d- Prf.Dr:
Ercüment KURAN S.288-289
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder