AKILSIZ TÜRKLER


              AKILSIZ TÜRKLER                   

 

Osmanlı Altıyüz yıl boyunca, kendi ırkı Türkmen’leri, üvey evlat görüp (“idraki bi idrak” akılsız Türk’ler) diyerek hor görüp, bir Türk’le evlilik yapmamıştır.

Yabancı hayranlığı nedeniyle benim sadık tebâm dediği Ermeniler ve gayrimüslimleri baş tacı etmiştir.

Zamanında Çeşitli ırklar, Türkiye’ye gelip yerleşmiş.  Osmanlının yetiştirdiği, bu insanlar Osmanlı kisvesi altında Devlet idaresine husumet besleyip gayrimüslimlerden daha fazla faaliyet gösterip Osmanlı’ya zarar veren, İttihat ve terakki’ciler ve Jön Türk’lerin ektiği tohumlar bu günlerde meyvesini vermektedir.

Osmanlı ne yapsın? Boşuna akılsız Türk’ler denmemiş. Yabancı güçler Müslümanları kendi silahları ile yenebiliriz diyerek, Medreselerde Müslüman hoca yetiştirip menfi propagandayı bu yöntemle işlemiş

Misyonerlerin Osmanlı bölgesinde her deliğe girerek, özel olarak dini kisveyle aşıladığı akılsız Türklerin akılsızlığı hala devam etmektedir.

Her köşede sözde yabancı dil öğreten Amerikan Kültür dernekleri  işlevlerine devam etmektedir. Ne kadar denetlenebilir? çünkü dokunulmazlığı var, ama kuran kursları denetlenir, onlarda da değişik fikirler körpe dimağlara din kisvesi altında işlenir. Seçim geldiğinde ayni guruptaki insanlar, kendi hür fikrini kullanamaz çünkü beyni yıkanmıştır. Üslerinden gelen emre göre hepsi ayni deliğe ederler. Her seçimde gördüğümüz manzara budur. Esen rüzgâra, gelecek emre göre hareket eden bu zavallıların kendi görüş ve fikirleri yoktur.

Boşamı denmiş akılsız Türkler diye, kafalarına böyle işlenmiş. Sanat gâvur işidir yapılmaz, ancak dini bilgi medreselerde öğrenilir. Devşirmeleri özel İlim sahibi bilginlerle yetiştiren Osmanlı Neden kendi ırkını okutup yetiştirmedi?

 

Ekme ekin Eğlenirsin

Ekme bağ’ı bağlanırsın

Çek deveyi, güt koyunu

Bir gün olur Beğ’lenirsin

    

Diyerek devamlı Osmanlının yerleştirme politikalarına karşı gelen bu gurupları gemi ile Kıbrıs’a sürgün eden Osmanlı başa çıkamamış, kaptanı öldürüp bir kısmı geriye kaçmıştır, defalarca sürgün yeri Rakka’ya sürülmüşler tekrar Anadolu’ya kaçmışlardır.

Osmanlı azmı uğraşmış Türkmen, Yörük, Avşar göçerlerle 1690’da başlayan dalaşma 1865’te Fırka-i İslâhiye’nin Adana Valisi Arnavut asıllı Müşir Derviş Paşanın başkanlığında Tarihçi Cevdet paşanın bizzat ilgileri ile son bulmuştur.

İlerlemiş yaşının sonlarında Dadaloğlu bu yerleştirme olayında Derviş paşaya tepkisini şu dörtlük’lerle göstermiş.

 

Yara yara bir kavgaya girmedik

Sağa sola kılıçları vurmadık

At üstünde döğüşerek ölmedik

Ok değmeden gözlerimiz kör oldu

       

 

Derviş Paşa yaktı yıktı illeri

Soldu yurdumuzun bütün gülleri

Karalar geydik de attık alları

Altınımız geçmez akçe, tunç oldu

Derviş Paşa gayrı kına yakınsın

Böbür böbür dört bir yana bakınsın

Amma bizden gece gündüz sakınsın

Öç alırız ilk fırsatı bulanda

 

Şu Feke'nin hanımları

Kara bilmez alınları

Kör olasın Derviş Paşa

Hep dul kodun gelinleri

 

Malım mülküm seyfi gözlüm kalınca

Kaypak Osmanlılar size aman mı?

 

Gibi dörtlüklerle yerleştirmeden şikâyet edilmiştir.

 

Osmanlı, Türkmen topluklar da iki kardeşi bir arada tutmayarak, çeşitli bölgelere savurmuştur. Akraba birlikleri dağılmış böylece devlete karşı gelme, vergi ödememe gibi alışkanlıklar son bulmuştur.

İşte bu gün akılsız Türk’ler dediğimiz, Antep’te Malatya’da Kilis’te, Maraş’ta, Çukurova’da Amık ovası’nda, Konya’da Aydın, Antalya, Denizli’de sanatın zirvesine çıkan dünya ile yarış yapan Anadolu Kaplanları bu akılsız Türkler dediğimiz Osmanlının Üvey evlatları Hakiki Türk unsurlarıdır. Demek ki cevher işlenirse pırlanta, yakut oluyor.

Geçmiş zamanda Orta Asya’dan eşi, çocuğu, koyunu, keçisi, devesi, köpeği, ile Anadolu’ya güruh güruh gelen bu insanların çocukları bugün, gerek Sanat’ta gerekse İlim’de Devletin çeşitli kademelerinde görev alan bu insanlar artık devşirmelerin koltuklarına yerleşmiştir.

 

KİMSE ETMEDİ OSMANLININ OSMANLIYA ETTİĞİNİ

Günümüzde Türkiye’ye zarar veren PKK neyse o günlerde de İttihatçılar ve Jön Türklerin devlete verdiği zararlar bu günden daha fazladır.

Ne misyoner okulları, ne de menfi yönde kurulan cemiyetler,  Milliyetçi dediğimiz sözde bu Türklerin verdiği zararlardan daha azdır. 

Osmanlının ekmeğini yiyerek canına kasteden bu insan guruplarının,çeşitli şehirlerde  devlet aleyhinde çalışmaları  için maddi kaynağı nereden temin ettikleri, yabancı güçlerle iş birliği yapan bu hayırsızlar milliyetçi geçinip ayrıca yabancılardan nemalanıp devlet aleyhine yaptıkları bu çalışmalarla Suriye’den Mısır’a,oradan Fransa ,İngiltere Avrupa’nın çeşitli şehirlerine o günün koşullarında  var olmayan vasıtalarla nasıl at oynattılar.?

                                                                                                     

 

Araştırmacı: Fahrettin SARAÇ

 

 

 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder