Fransız İşgal ve Manda Döneminde İskenderun Sancağı


Fransız İşgal ve Manda Döneminde İskenderun Sancağı: Kentsel ve Mimari Değişimleriyle İskenderun Prof Dr. İnci Aslanoğlu

 

Bu çalışmada İskenderun Sancağının varlığını sürdürdüğü bugünkü Hatay ili sınırları içindeki bölgede kısa süren işgalci Fransız Manda idaresinin İskenderun’da bıraktığı izler araştırılmıştır.

 

Birinci Dünya Savaşı sonrasında Osmanlı imparatorluğunun dört batılı müttefikçe paylaşılması sürecinde Suriye, Lübnan ve Güney Anadolu’ya ilgisini odaklayan Fransa 1916 yılında İngiltere ve Rusya ile imzaladıkları sykes picot anlaşması ile bölgede nüfuz sahibi oluyordu.

 

Bağlı bulunduğu Halep devleti’nden ayrılan İskenderun idari bölgesi yarı özerk bir politik birim olarak yeniden düzenleniyordu. Ancak 1924 yılında Fransa’nın Şam ve Halep’i birleştirerek oluşturduğu Suriye devleti’ne bağlandı. Fransa’nın amacı, Suriye ile yapmayı düşündüğü anlaşma yoluyla bölgeyi kendisine bağlamaktı. Suriye devleti’nin atadığı bir mutasarrıfın varlığına rağmen yönetimde asıl söz sahibi bir Fransız delegesiydi. Bu delege ise Beyrut’ta ikamet eden Fransız Yüksek Komiserine karşı sorumluydu. Hoşnutsuzlar ve direnişler karşısında İskenderun sancağı Fransız’ların özerklik tanımasıyla çok kısa süren bir İskenderun devleti dönemi yaşadı. 1930 da manda bölgesinde yeniden oluşturulan beş politik birimden biri oldu.

 

Türkiye Cumhuriyeti’nin uğraşları sonucunda başvurduğu Birleşmiş Milletlerin 27 Ocak 1937 de bölgeye tam özerklik vermesiyle İskenderun sancağında manda idaresi son buldu. 2 Eylül 1938 de Hatay Cumhuriyeti kuruldu. 23 Haziran 1939 tarihinde Hatay Millet Meclisi anavatana iltihak kararı aldı. TBMM’den çıkan özel yasayla Hatay anavatan’a katıldı; Fransız askeri Hatay’dan çekildi.

 

23 Temmuz 1939 günü ilhak töreni Hatay’da gerçekleşti. Böylece Atatürk’ün 15 Mart 1923 de Adana’da yapmış olduğu konuşmasında söylediği “Kırk Asırlık Türk Yurdu Ecnebiler Elinde Kalamaz” sözleri gerçekleşiyordu.

 

Fransız etkileri ve manda idaresi kısa ömürlü oldu halede İskenderun sancağında yirmi yılını bile dolduramadı. Fransız etkileri 1918 ile 1936 yılları arasında sınırlı kaldı.

 

Kaynak: Fransız İşgal ve Manda Döneminde İskenderun Sancağı: Kentsel ve Mimari Değişimleriyle İskenderun Prof Dr. İnci Aslanoğlu S.89

 

 

 

Hatay’da Manda İdaresinin Bıraktığı Olumlu, Olumsuz Etkiler

 

Manda idaresinin ne olduğu konusunda çeşitli tanımlar yapılmıştır. Manda sistemi Birinci Dünya Savaşı sonrası kuşağa özgü bir politik deneyimdir. Aslında farklı bir çerçeveye oturtulmuş bir konilidir görünümü verilmek üzere yeniden kılıflanmış, 19. yüzyıl emperyalizmden pek farklı olmayan bir yönetim biçimiydi. (E.E.Abouehdid,Thirty  Years  of Lebanon  and  Syria (1917-1947), The  Soder  -Rihani ,Printig  Co,Beirut,Lebanon, Beirut, 1948, S.31.) (Manda İdaresi  Hür İrade Willam  L.Cleveland, A. History  of modern Middle  East,s.155.)

 

30 Ekim 1918 de Osmanlı imparatorluğunun sonu demek olan Mondros mütarekesinden birkaç ay sonra Fransa önce İskenderun’u sonra Antakya’yı işgal etti.

 

Fransa’nın Ortadoğu üzerinde emelleri ekonomik, dini, politik ve kültürel alanlarda çıkar ilişkilerini gözetmek şeklinde gelişmiştir.

 

levant’ta Fransız ticaretinin gelişmesine neden olan önemli ilk Osmanlı ekonomik ödünleri bu ülkeye I. Selim zamanında verilmiştir. 19. yüzyılın sonları ile 1. Dünya Savaşı arasındaki dönemde Fransa Osmanlı İmparatorluğunda en büyük yatırımcı ülke olmuştur. Fransa’nın yenilenen kapitülasyonlarla elde ettiği haklar arasında Osmanlı toprakları içindeki Cizvit ve Kapusen misyonerleri ile tüm Roma Katoliklerini koruma hakkı da vardı.

 

1870’lerde sömürgeci yayılma politikasını başlatan Fransa Orta doğuda mandater olarak politik sahnede de varlığını hissettirmiştir. 1. Dünya Savaşından önce Fransızlar bölgede İskenderun ve Antakya gibi belli başlı kentlerde birçok okul yetimhane ve hastane açmıştı. Kültürel alanda Fransa’nın emelleri eğitim sisteminde topyekûn bir değişime gidilmesi ve Fransız dili yoluyla manda bölgesini denetim altına almaktı. (Necdet Sevinç, Osmanlıdan Günümüze Misyoner Faaliyetler, Milenyum Yayınları 3.Baskı)

 

Fransa’nın Osmanlı topraklarında diğer devletlerden daha önce ve daha yoğun olarak kültürel kurumlar oluşturması, eşit şartlar altında yürütülen müzakerelerle değil, devrin siyasi şartlarıyla ilgilidir. Fakat bu kurumlar birazda Osmanlı devlet ricalinin devşirmelerden oluştuğu ve bunların kayıtsız hareketlerinden dolayıdır. Ayrıca bir süre sonra’da bazı Osmanlı tabasının Paris’i kurtarıcı olarak gören Jön Türkler gibi ilerici geçinenlerin Fransızlara özentisinden kaynaklamaktadır.

 

O uğursuz Karlofça Barışı’nı takip eden yıllarda da Katoliklerin dini-kültürel örgütlenmesi denetlenemez hale gelmiştir. Fransızların Katolik propagandasını siyasi hedeflerine göre yönlendirmeleri de gene o uğursuz barıştan sonradır.

 

 

 

Fransa’nın medenileştirme programları

 

İslamiyet’i bütün cihana sirayet eden sinsi bir zındıklık olarak niteleyen Dante “Hazreti Muhammed’i işlediği günahların yaptığı kepazeliklerin ve sebep olduğu fitnenin bir cezası olarak kendi eliyle vücuduna eziyet eden kimse” olarak tasavvur eder.

 

Dante gibi Rönesansın hazırlanmasında emeği olan Bolidor Vecil’e göre İslam “Hıristiyan kaynaklarından alınmış karışık bir sistem” Hazreti Muhammed de “saralı bir kimsedir”

 

Milyonlarca Müslüman’ının peygamberine yalancı ve deccal diyebilecek kadar alçalan Volter batının İslam’a karşı beslediği düşmanlığı deşifre eden bir başka Fransız’dır. Bir piç olduğunu itiraf eden bu edepsiz şair Hazreti Peygamber’i şöyle tasvir etmiştir.

 

“Fitne koparıcısı, Ruh-ül Kudüs’ten vahiy aldığını iddia eden yalancı deccal, üstelik bir de kitap sahibi olduğunu iddia etmektedir ki onunda her satırı aklın prensipleri ile mütenakız olan faydasız şeylerle doludur”

 

Volterin piç olduğunu söylemiştik. diderot bile bildiğimiz kadarıyla piç değildir. Üstelik Fransız ansiklopedisinin de yazarları arasındadır. Fakat o da Hıristiyan taassubuna mağlup olarak İslam Peygamberini “insan katili, kadın toplayıcısı ve hür aklın en büyük düşmanı” ilan etmekten utanmamıştır.

 

Daha yüzlerce yazarların islam aleyine uydurduğu yanlış bilgilerle donatılan misyonerler Anadolu’ya salıverilmiştir.

 

Fransız işgal döneminde, manda programının gerçekleşmesi için gereken yönetim yapıları ile hastane ve okul gibi binalar öncelikli olarak yapılmışlardır.

 

Halil Atılgan, Manda İdaresinde İskenderun Hatay,

Orta Doğuda Osmanlı Dönemi Kültür İzleri Uluslar Arası Bilgi Şöleni Bildirileri.           

25–27 Ekim Hatay, 28 Ekim İskenderun Sempozyumu Cilt 1 s92 

 

Kısa süren manda yılları sırasında Fransızlar çabalarını, bölgeyi kalkındırmak için değil fakat amaçları doğrultusundaki planlarını uygulaya bilmek için alt yapı gereksinimlerini ve yol ağını gerçekleştirme konularında yoğunlaştırmışlardır. Türk mimarisinin izlerini ve Türk kültürünün yansımalarını her alanda olduğu gibi mimaride de silme işgalcilerin hareket noktası olmuştur. Suriye’de ve Sancak’ta kentlerin yapısında Fransız müdahalesi, örneğin koloni Cezayi’rin Bone kentindeki gibi bir düzeye ulaşmıştır. Mimarlık üzerindeki etkileri birkaç bina ile sınırlı kalmış, bölgede kalıcı olup olmayacaklarını kestiremediklerinden yeni binalar için bir üslup oluşturma ve bu alana yatırım yapma yönünde bir çaba göstermemişlerdir; zaten buna zaman ve fırsatları da olmamıştır.

 

Kaymakamlık Binası

İskenderun’da bugün Kaymakamlık olan, eskiden konak veya serayil denilen bina Fransız delegenin ve mutasarrıfın çalışma yeri ve Suriye idaresinin merkez yönetim yapısı olarak 1928 de inşa edilmiştir. U biçimin oluşturduğu öndeki avlunun çevresini iki katta revakların çevrelediği bir plan düzeni vardır. Kemer kullanımı, karo mozaik döşemeler, yan ve arka cephelerin çatı korkuluk duvarları yapıda yerel etkilerin egemen olduğunu göstermektedir.

 

Adliye sarayı

İskenderun’da eski Adliye Sarayı 1927 de Ayvazyan isimli ermeni mimar tarafından tasarlanmıştır. Yörenin en görkemli resmi binası olan dikdörtgen planlı yapının girişi olan her cephesinin orta aksı taç kapı düzeni ile yükseltilmiştir. Çatı, korkuluk duvarları arkasına gizlenmiştir. Havuzlu iç bahçe, katlarda bu bahçeye bakan ve çalışma odalarına geçiş sağlayan yarı açık revaklı koridorlar, renkli fayans cephe süslemeleri, ilginç desenleri olan karo mozaikle kaplı döşemeler yapının özellikleri arasındadır.

 

Merkez Bankası

İskenderun’da T.C. Merkez Bankası Şubesi, eski Suriye Lübnan Bankası (Bank De Syrie Edugrand Liban) binasının bir cephesi millet parkına diğeri Atatürk Bulvarına bakmak üzere bir köşe arsasına yerleştirilmiştir. 1929 yılında Fransız mimar E. Chenille tarafından tasarlanmıştır. Simetrik yapının ön cephesine önem verilmiş, orta aks basamaklı bir tepelikle yükseltilmiştir. Ortak merkezli sivri kemerlerin oluşturduğu giriş kapısı ve gene üstleri sivri kemerli ince uzun yan açıklıklar gotik ve İran etkili eklektik bir tutum sergilemektedir. Çatının yükseltilen duvarlar arkasında gizlenişi ve cephedeki renkli fayans süslemelerle yapının mimarının Fransız olmasına rağmen yöresel özelliklere daha açık olduğu gözlenmektedir.

 

Hastane binası

Hastane binası batı neo klasik mimarlık etkilerinin en iyi izlenebildiği örneklerdendir. İskenderun Hastanesi 1930–1932 yılları arasında St Josephe De I’apparition Sirleri tarafından yapılmış. 1932 de hizmete açılmıştır. İskenderun Devlet Hastanesi, eski adlarıyla Fransız hastanesi veya Hospital Nouvelle. İkişer katlı 3 bloğun  “h”  biçimi yaptığı bir plan şeması gösterir. Simetrik kütlesi ve üst kat pencerelerinde palladio motifinin kullanıldığı kemerli açıklıklarıyla cepheleri, sivri kemerler dışında neo klasik etkiler yansıtmaktadır.

 

Konut yapıları

1930 başlarında İskenderun’da Atatürk Bulvarı üzerinde yapılmış olan bahçeli villa türü konutlar sancağın diğer yerleşkelerinde görülmez. İkişer katlı oluşları önlerindeki çifter sütunlu verandaları, asimetrik kütleleri, bazı odaların köşeleri pahlanarak dışa taşırılışı kulemsi köşe uzantıları, çatıların yükseltilen duvarlar arkasına gizlenmesi, karo mozaik döşemeler ve pencere biçim bölmeleriyle bu konut yapıları aynı mimarın elinden çıkmış gibidir. En az ikisinin mimarını Musevi asıllı İtalyan mimar Alfred Benuni olduğu bilinmektedir. Bazı ayrıntılar dışında bu evlerde gelenekli çizgilerden çok yabancı etkiler görülür. Asimetrik plan ve kütleleri pitoresk akıma, kulemsi yükseltileri kuleli İtalyan villasına, verandaları hint kökenli olan ve koloni ev mimarlığında görülen verandalara dayandırılabilir. İskenderun’da ele alınan dönem içinde diğer konut stilleri arasında taş işçiliği ve süslemelerinde Antakya’dakilere yaklaşan birkaç konut dışında çoğu üç katlı olan daha yüksek, alt katları dükkâna ayrılmış apartman türü konutlara da rastlanmaktadır. Örnek, kaymakamlık karsısındaki binalar gibi.

 

Kısa süren manda yılları arasında Fransızlar çabalarını bölgeyi kalkındırmak için değil amaçları doğrultusundaki planlarını uygulayabilmek için altyapı gereksinmelerini, yol ağını gerçekleştirme konularında yoğunlaştırmışlardır.

 

Türk mimarisinin izlerini ve türk kültürünün yansımalarını her alanda olduğu gibi mimaridede silme, işgalcilerin hareket noktası olmuştur. Mimarlık üzerindeki etkileri birkaç bina ile sınırlı kalmış bölgede kalıcı olup olmayacaklarını kestiremediklerinden yeni binalar için bir uslup oluşturma ve bu alana yatırım yapma yönünde bir çaba göstermemişlerdir. Zaten buna zaman ve fırsatlarıda olmamıştır. Yapı ölçeğindeki etkinliklerde bilinen tek bir fransız mimarının adı geçmektedir.

                  planlama ve alt yapı etkinlikleri

 

                  Fransız’lar işgal ettikleri bölgede  kontrolü sağlayabilmek için  arazi tesbit çalışmalarından başlayarak  Kadastrdal  ve Kent’sel planlama ,yol,Liman,sağlık ve Kent estetiği gibi konulara el attılar .Yüksek komiserin denetiminde çalışan  Regie du Cadastre

      1928-1937 yılları arsında  Kent ve Köylerin Kadastral planlarını hazırladı .Manda idaresi altıdaki bölgeler  Fransız Plancılığının deneme alanı oldu bir süre . gerçek kent plancıları yerine Mühendis plancılar Belediyelerin Fen işleri ya da Fransız Travaux  Public  servisinde çalıştılar .Modern plancılık 1925 yılında Service d, Urbanism’in kurulmasiyle başladı. Fransız  dış işleri Bakanlığının aracılığıyla  Freres et F ils1935 Dange, Haleb (1931), Beyrut (1932), İskenderun(1931), Antakya 1931-1933 ve şam’ın (1935) Planları için bu kentlerin Belediyeleri ile anlaştılar. (6)

                Sancağın Merkezi oluşu  ve Fransız delegenin Mutasarrıfın ve Levant Özel servis şefinin kışlik oturma yeri konumunda bulunması nedeniyle İskenderun bu İmar etkinliklerine  Sahne olmuş Antakya ve kırıkanda ise Kent ve Mimari ölçekteki değişimler daha sınırlı ölçekte kalmıştır.

 

     5 – Paul jacquot  ,Antioche  Centre de Tourisme ,Comite de Tourisme,1931,s 43 te Manda idaresinin etkin olduğu 1928 yılında bayındırlık giderleri sancak bütçesinin o/o 53 ünü oluştuduğu belirtilmektedir       

    

 

       1919 yılında Yüksek komiser olan Fransız Genareli  HANRİ Gouraud’un adı verilen Place Gouraud (Res.2)  ( Cumhuriyet Meydanı)  ve sonra Millet Parkı olan jardin  Public açıldı . Ayni yıllarda yapılan tali yollardan  Rue Marechal  Tochv  Rue  Beauregard’a  da  (Bu günkü Fevzi Çakmak Caddesi)  Fransız adların verilmesi  bu ülkenin Cezair kentlerindeki  uygulamasının bir yansımasıydı .

. ı)

        19.yy.’ın ilk yarısında bazı kayıtlar kentin büyük olasılıkla sıtma nedeniyle nufusca az bir yerleşme olduğunu belirtir. (2) yüz yılın sonlarına doğru ise Haleb’in 13 Kazasından biri olan Kasabaya ilgi gösterilmeye başlanmış, 1886 yılında Haleb’e bir yolla bağlanmış .Bağdat ,Berlin tren hattının bir kolu İskenderuna uzatılmıştır.

 

 

 

İskenderun’da Boulevardcayla adıyla 1.2 km.  uzunlukta 25.mt.genişlikte bir sahil yolu yapıldı (res.1) Cumhuriyet döneminde bu yol çift şeritli gerçek bir bulvara dönüştürülmüş ve Atatürk bulvarı adını almıştır. Bu yol üzerinde Konak, yeni konsolosluklar, gemi acentaları ,Ticari binalar ,kafeler yerleşti.

             Kültürel alanda Fransa’nın emelleri  Eğitim Sisteminde Top yekün bir değişime gidilmesi ve Fransız dili yoluyla  Manda bölgesinin  denetim altına almaktı.

              Fransız’lar bölgeye kalmak niyetiyle gelmişlerdi .Büyük hayelleri vardı . Fakat,Hitler’in  Avrupada ki emperyalist genişleme siyaseti , Suriye’deki iç çekşmeler öz yudun bir parçası olan  Sancak’ta işgale karşı tepki ve direnişler Fransız yatırımları  üzerindeki Ekonomik yaptırımlar  kendi ekonomisindeki bunalımlar, enfelasyon, Frank’ın çöküşü ve 1936 yılında Fransa’nın yaşadığı sosyal kriz bu isteklerini gerçekleştirmelerine imkan vermedi. Dolayısıyla Manda idaresi kısa ömürlü oldu , İskenderun Sancağın’da  . Fransız etkileri  yalnızca 1928 ile 1936 yılları arasında sınırlı kaldı .(5). Prf.Dr:İnci Aslanoğlu

 

 

 

 

1930’larda başlarında iskenderun’da Atatürk Bulvarı üzerinde yapılmış olan bahçeli villa türü konutlar Sancağın diğer yerleşmelerinde görülmez (Res.13).İkişer katlı oluşları,önlerindeki çiftler sütunlu verandaları,asimetrik kütleleri,bazı odaların köşeleri pahlanarak dışa taşırılışı,kulemsi köşe uzantıları,çatıların yükseltilen duvarlar arkasına gizlenmesi,karo mozayık döşemeler ve pencere biçim ve bölmeleriyle bu konut yapıları aynı mimarın elinden çıkmış gibidir.Nitekim en az ikisinin mimarının Musevi asıllı İtalyan mimar Alfred Benuni olduğu bilinmektedir

 FRANSIZ PROF.DR.İNCİ ARSLANOĞLU S.92-93-94

İŞGAL VE MANDA DÖNEMİNDE İSKENDERUN SANCAĞI:KENTSEL VE MİMARİ DEĞİŞMELERİ İLE İSKENDERUN

 

 

FRANSANIN F RANSIZ  İŞGAL VE MANDA  DÖNEMİN’DE İSKENDERUN SANCAĞI.: Kentsel ve mimari  Değişmeleriyle İskenderun    S.89Prf.Dr:İnci Aslanoğlu

 

 

 

 

 

Ortadoğu’da Osmanlı dönemi  Külür izleri Uluslar arası  Bilgi şöleni Bildirileri.

25-27 Ekim 2000,Hatay 28 ekim 2000.İskenderun  .Cilt I.

Atatürk kültür merkezi başkanlığı yayınları

Dini Yapılar                                       

 

Kiliseler :

İskenderun : Aziz Hanna Kilisesi (Ortodoks);arsuz

 Aziz Cora Kilisesi (Ortodoks), 

Aziz Nikola Kilisesi  ortadoks merkezde

- İtalyan    (Katolik ) Kilisesi 1885)  te yapıldı                                                                       -

- Ermeni Kilisesi     , i (1871                               

- Yunan AyaYorgi Kilisesi   ( hıdırellez  )Pazar yolunda                  

- Ortodoks Kilisesi                                                                      

- Kaptan Mehmet Pasa Camii                    

 

Kültürel Yapılar

- Mihail Elyan Hanı  Kaymakamlık karşısında

- Gazali Han

-  Zafer Sinaması yeri(Süryani katolik kilisesi) vakıflarda kayıtlı adı   PORNO             -

-   KUPA  KIZI İstek  kundura yanındaki restore  edilen kilise adı

20 6  2009 tarihinde ziyaretimde çekim yaptım  İşci  yemekleri İtalyan kilisesinden gönderildi                                  Restore  vakıflar genel müdürlüğünce yapılıyor.

 

 

 

KİLİSE YERLERİ:

1-Eski  Sanat Okulu (Beş Temuzla ,Postane Arasında –Protestan Kilisesi  -Yarısı Postane Binasına Dahil Edildi

2-Cumhuriyet Karakolu Bitişiği-Süryani Kilisesi-yerinde

Rızkullah ?Josef – Toto Lakabı Elektirikci –JOZEF-mesut acarla ortaktı

Bir kısmıdacumhuriyet Karakolu Binası Oldu

3-Fatih Cami Yeri’nde Ermeni kilisesi

1940 yıllarında kilisenin kaba inşat duvarları vardı- -

4-Fatih camii sokağından  doğuya giderken  raifpaşa caddesiyle birleşen sağ köşede ki boşlukta ermeni kilisesi olarak vavtis yeri olarak kullanılmakta idi .erzincan zellesinde gelen vatandaşlara tahsis edildi (Abdulgan Yılmaz evi karşısı)

4-HURMALI  ziyareti  fatih camii güneyinde azda olsa ziyaretcisi devam etmektedir

 

Hurmalı ziyaret çevresinde  ROMEN ÇİNGENELERİ VARDI

Fatih cami ile hurmalı ziyareti arasında günümüzde otopark olan  yerde  RAMAZAN TOPU ATILIRDI.burası şehrin sonu sayılır İnönü okulu kuzeyinde tek ev Niyazi güneyin bahçeli evi Günümüzde ulu cami caddesi ve batısında büyük iş hanının olduğu yer işci bulma kurumuna  şehit pamire kadar olan yer kemp mahallesi tehcirden sonra Halepten geriye dönen ermeni  asıllı halkın bu alanda baraka yaparak yerleştiği yerdi

 

 

İngiliz Protestan Mektebi :İskenderun Rüştiyesi ,İskenderun rum mektebi .

,İskenderun Fransisken Mektebi (Binalar yıkılmıştır)

HASTANE BİNASİ

Hastane binası batı neoklasik  mimarlık etkilerinin en iyi izlenebildiği örneklerdir. 1930-1932 yılları arasında  St.Joseph de I’ Apparition sirleri tarafından kurulmuş 1932 yılında hizmete açılmıştır.İskenderun Devlet hastanesi –eski adlariyle (Fransız Hastanesi,veya Hospital Nouvelle ) –ikişer katlı Üç bloğun H biçimi yaptığı bir plan şeması gösterir ,Simetrik kütlesi ve üst kat  pencerelerinde  Palladio motifinin kullanıldığı  kemerli açıklıklarıyla  cepheleri,sivri kemerler dışında neo-klasik  etkiler yansıtmaktadır. ( S.93 inci Aslanoğlu)

TARİHİ YAPILAR VE İLKLER

Ortadoğu’da Osmanlı dönemi  Külür izleri Uluslar arası  Bilgi şöleni Bildirileri.

25-27 Ekim 2000,Hatay 28 ekim 2000.İskenderun  .Cilt I.

Atatürk kültür merkezi başkanlığı yayınları

 

İdari ve kamu yapıları

 

T.C.MERKEZ BANKASI

İskenderun’da T:C:Merkez bankası İskenderun şubesi- Eski Suriye – Lübnan Bankası (Bank  de  Syrie  e du  Grand  Liban ) binası ,bir cephesi Millet Parkı’na ,diğeri Atatürk Bulvarı’na bakmak üzere bir köşe arsasına yerleştirilmiştir  (Res.8).1929 yılında Fransız Mimar  E.Chenille tarafından tasarlanmıştır.Simetrik yapının ön cephesine önem verilmiş ,orta aks basamaklı bir tepelikle yükseltilmiştir. Ortak merkezli sivri kemerlerin oluşturduğu giriş kapısı ve gene üstleri  sivri kemerli  ince uzun  yan açıklıklar  Gotik ve İran etkili eklektik bir tutum sergilemektedir .Çatının yükseltilen duvarlar arkasında gizlenişi ve cephedeki renkli fayans süslemelerle  yapının mimarının ,Fransız olmasına rağmen  yöresel özelliklere daha açık olduğu gözlenmektedir.

 

ADLİYE     SARAYI

İskenderunda Adliye Sarayı  1927 de  Ayvazyan isimli  bir Ermeni Mimar tarafından Tasarlanmıştır.(res:5)Yörenin en görkemli  resmi binası olan  dikdörtgen  planlı yapının girişi olan  her cephesinin  orta aksı taç kapı düzeniyle  yükseltilmiştir.Çatı ,korkuluk duvarları arkasına gizlenmiştir .Havuzlu iç bahçe ,katlarda bu bahçeye bakan  ve çalışma odalarına geçiş sağlayan yarı açık revaklı koridorlar, renkli fayans cephe süslemeleri ,ilginç desenleri olan karo mozayıkla kaplı döşemeler yapının özellikleri arasındadır.

KAYMAKAMLIK BİNASI

Fransız işgal döneminde manda porogramının  gerçekleşmesi için  gereken yönetim yapıları ile Hastane ve okul  gibi binalar  öncelikli olarak  yapılmıştır..

İskenderun’da bugün Kaymakamlık olan  eskiden konak veya serail  denilen bina Fransız delegenin ve mutasarrıfın  çalışma yeri ve Suriye idaresinin Merkez yönetim yapısı olarak 1928’de inşa edilmiştir (Res.?).U biçimin oluşturduğu öndeki avlunun  çevresini  iki katta  revakların çevrelediği  bir plan düzeni vardır.Kemer kullanımı ,karo mozayik  döşemeler ,yan ve arka cephelerin çatı korkuluk duvarları yapıda yerel etkilerin  egemen olduğunu  göstermektedir .

 

 

 

 

 

 

 

 

            Manda idaresinin Kente 1922. yılında  bir Liman inşa ettirmekteki amacı ,hizmet vereceği Haleb’i  Doğu Akdeniz’le Orta Asya arasında bir merkez ve Antrepo (Depolama Merkezi) durumuna getirmekti. Bu limanın Bağdat Demiryolu  projesinin bir parçası olarak yapılması ,Birinci Dünya savaşı öncesinde  Almanya’nın emperyalist politik ve ekonomik proğramında da yer almaktaydı. Işıklandırılan 200 mt. Uzunlıktaki Rıhtım şeridi, Demiryolu için 4000.M2:lik Hangarı olan rıhtımın Körfeze giriş noktasında  yeni bir Deniz Feneri yaptırıldı.(3) .Liman Socciete  Français du  Port  de  Alexandrette  atlı Şirketce işletilmeye başlandı

 

ORTADOĞU’DA OSMANLI DÖNEMİ  KÜLTÜR İZLERİ ULUSLAR  ARASI BİLGİ ŞÖLENİ BİLDİRİLERİ. 25-27 Ekim  2000 Hatay -28 Ekim 2000. İskenderun. Cilt I

Atatürk Kültür Merkezi Başkanlığı yayınları   s.91  Prf.Dr:İnci Aslanoğlu

                                  EVLİYA ÇELEBİYE GÖRE İSKENDERUN VE ÇEVRESİ

 

 

            İskenderun’un kurucusu “İskender” olduğundan buna “İskenderun “demişlerdir .Sonra buraları göçebe Araplar harap etmiştir .Sonra “İbnü Ebi Davudi’l Abadi” yaptı.Yine harap olmuş ise de hacıların geçtiği yer kapanıp ,haramiler yatağı ,Frenk durağı olduğundan Sultan Ahmet Han zamanında Büyükvezir Nasuh Paşa burada sağlam bir kale yapmaya başlayıp bitiremeden  Karadeniz kıyısındaki Sinop kalesi’ni Rus Kazakları’nın istila ettiğini Nasuh Paşa ,Sultan ahmedHan’a bildirmediği için Ahmed Han,Nasuh Paşa’yı idam ettirmiş,İskenderun kalesi bitmeden kalmıştır. Osmanlı Hanedanı’nın azıcık himmeti ile mamür olup bir liman şehri olması pek kolay bir işti.Zira Haleb’e iki konak mesafede ,çok lüzumlu ve anayollu bir iskeledir.Limanına her yıl 200 tane Frenk ve İslam kalyonları gelir.kalesi yarı harap olduğu için Frenkler,gümrük vermede inad etseler de itaatli olanları mümkün değil muhalefet edemezler .Şimdi bu liman 70 yük akça iltizam ile Gümrük emaneti’dir . 150 akçalık  kazadır .köylerinden kadısına yıllık 5 kese hasıl olur.Güzel limanı vardır.Fakat büyük gemiler grip yatamaz. Bir top atımı uzakta yatarlar.Al^a   demir tutar yataktır. Ama batı tarafı açık olmakla dalgası çok gelir.Fakat yine demir kuvetiyle yatılır.

                 Bu İskenderun’da Frenk ve Rumlar oturduğundan cami,han,hamam,çarşı,Pazar gibi şeyler yoktur.Ama meyhaneleri çoktur .Bazı gidip gelenler kış mevsiminde meyhanelerde kaldıklarından ,sanki meyhaneleri birer handır.Ama suyu uzaktan eşeklerle “Kervan Pınarı’ndan getirirler .(Pınarbaşı)  İskenderun adamsı yer olduğundan ,gidip gelenler bu “Kervan Pınarı’na konarlar.

                  İskenderun’da yedi kıralın balyoz vekilleri ,yani konsolosları var.Asıl balyozları Haleb’te “Balyoz hanı”nda  otururlar .İskenderun ,Haleb’in ve yöresinin iskelesi olduğundan gümrüğü yanında büyük mahzenleri vardır.Frenkler gece gündüz orada alışveriş ederler .Hatta Murtaza Paşa  Efendimiz,büyük alayla buradan geçerken ,denizde yatan 26 tane kalyon “safa geldin” manasına o kadar top şenliği ettiler ki,sanki her gemi ateş ve duman içinde kaldı.

                   İskenderun dört çevresi sazlık ve bataklıktır.

                    Buradan kalkıp kervanla “Kervan pınar” ndan geçerek ,kıble yönünde bazen denizkıyısında ,bazen yüksek dağlarda giderek “Kargasekmez” adlı beli büyük güçlükler çekerek,yağmur içinde geçip ona yakın”Belen” kasabasına geldik.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder